Dictionary
  • adil şehir: Kentsel gelişmenin demokrasi, çeşitlilik ve hakçalık ilkeleri temelinde planlandığı, sosyal, iktisadi ve mekansal eşitsizliklerin en aza indirildiği şehir.
  • akıllı şehir: Kentsel yaşam kalitesini ve kentsel hizmetlerin verimliliğini artırmak için bilgi ve iletişim teknolojilerinden azami düzeyde yararlanmayı temel ilke edinen şehir.
  • altmerkez: Çoğu hizmetler için şehrin merkezine bağlı olmakla birlikte, çevresinde yaşayan küçük toplulukların alışveriş, kültür, dinlenme ve eğlenme gereksinmelerini karşılayan ve şehir büyüdükçe sayıları da artan ikincil önemdeki merkezler.
  • altyapı: Bir şehrin işlevlerini yerine getirmesi, büyümesi ve gelişmesi için gerekli olan ve bir alanda yapı yapılabilmesi, yapının içinde oturacaklara yeterli barınma hizmeti sağlayabilmesi için olması gereken su, elektrik, atıksu ve internet ağı gibi tesisatlar.
  • aşırı şehirleşme: Gerçek bir gelişmeye dayanmayan, şehirlerdeki işsiz ve gizli işsiz sayısını ölçüsüz olarak çoğaltan, hızlı ve düzensiz şehirleşme.
  • atıksu arıtma: Bir şehrin çöplerinin ve sıvı atıklarının insan sağlığına ve çevreye zararlı olmaktan çıkarılması ve yararlanılabilecek duruma getirilmesi işlemi.
  • bağımlı şehirleşme: Azgelişmiş ülkeleri gelişmiş ülkelere bağımlı kılan ya da bu durumdan kurtulmalarını önleyen şehirleşme türü.
  • bahçekent: Şehirlerle kırsal alanların üstün yanlarını birleştiren, kusurlu ve sakıncalı niteliklerini dışarıda bırakan, şehirlerin büyümesini, çevrelerini saran yeşil kuşakla sınırlandırmayı amaçlayan bir yerleşme biçimi.
  • banliyö: Genellikle konut alanlarını içeren, şehir merkezinden uzakta ve şehir ile fonksiyonel ilişkisi olan şehir parçası.
  • barınma yoğunluğu: Bir şehirde veya idari birimde hektar başına düşen kişi ya da konut birimi sayısı ve/veya konut birimi başına düşen oda ya da kişi sayısı.
  • başkent: Bir devletin siyaset ve yönetim merkezi olan şehir.
  • belediye meclisi: Her yerel yönetim biriminin nüfusuna göre oluşturulan, üyelerini o yerde yaşayan halkın belirli bir süre için seçtiği, ilgili yerel yönetim birimini ilgilendiren önemli kararların alındığı, yerel yönetiminin en yetkili karar organı.
  • belediye: İl, ilçe, belde gibi yerleşim yerlerinin bayındırlık, bakım, temizlik, aydınlatma, denetim gibi kamu hizmetleriyle yükümlü, başkanı ve üyeleri yerel seçimle gelen, tüzelkişiliği olan örgüt.
  • bilge şehir: Kaynakların dağıtımını bilgece bir yaklaşım ile insan ve refah merkezli yapmayı vadeden şehir.
  • bisiklet yolu: Karayolunun, yalnızca bisikletlilerin kullanmasına ayrılan bölümü.
  • bölge: Bir şehrin, bilinçli bir bölgeleme siyasetinin sonucu olarak, sanayi, tarım, konut, yönetim, ticaret gibi işlevleri için, imar planında ayrılmış alanlardan her biri.
  • bölgesel kalkınma: Bölgeler arası kültürel ve ekonomik farklılıkları giderme hedefine dayalı olarak, belli bir bölgenin kalkınmasına yönelik gerçekleştirilen ekonomik ve sosyal geliştirme faaliyetleri.
  • büyükşehir belediyesi: Birden çok alt birim (ilçe ya da belde) belediyesini kapsayan, bir anaşehrin yerel yönetim birimi.
  • büyükşehirleşme: Bir ülkede, şehirlerin büyükşehir niteliği kazanması, büyük şehirlerin çoğalması ve alabildiğine büyümesi, büyükşehirlerin şehirleşme sürecinin başlıca özelliği durumuna gelmesi.
  • çevre imar planı: Bir şehrin kendisini çevreleyen çevreyle ilgili koruma, kullanma, yerleşme düzenlerine ilişkin ilkeler getiren plan.
  • çevre kirliliği: Üretim ve tüketim etkinlikleri nedeniyle ortaya çıkan katı, sıvı ya da gaz biçimindeki artıkların fiziksel ve yaşamsal ortamı olumsuz yönde etkilemesi, doğal dengeyi bozması.
  • çevre koruma: Doğa değerlerinin, tarihi yapıların ve mimari öğelerin kültürel ve ekonomik değerini artırdığı yerlerin, kamu kuruluşları tarafından planlı ve programlı bir biçimde korunup geliştirilmesi.
  • çöküntü bölgesi: Bir şehir ya da kasabanın, toplumsal ve ekonomik etkenlerle gelişmesi engellenen, taşınmazları sürekli olarak değer yitiren, yoksulluk yuvası niteliği kazanmaya yüz tutmuş bölümü.
  • devingen şehir: Doğrusal şehir biçiminin gelişmiş bir örneği olan, etki alanı genişledikçe şehir merkezinin belli bir doğrultuda dışarıya yöneldiği kentsel büyüme biçimi.
  • doğrusal şehir: Bir karayolunu, demiryolunu, akarsuyu veya deniz kıyısını izleyerek giden bir yol boyunca uzanan, uzunlamasına bir plana göre gelişen, gelişmesi istenen şehir.
  • dünya şehri: Ekonomi, kültür ve yönetim bakımından, etkileme ve etkilenme alanı ülke sınırlarını aşan; özellikle küresel ölçekte örgütlenmiş sermayenin yönetimi, denetimi ve dağıtımı işlevlerini yerine getirmede uluslararası ölçütlere ulaşmış kurumları içinde bulunduran büyük şehirler.
  • eko-şehir/ekolojik-şehir: Doğal sistemlerin esnek yapısını örnek alan, düşük yoğunluklu, kendine yeten, çevreye uyumlu, atık ve enerji yönetim sistemlerini kendi bünyesinde çözmüş şehir.
  • ekümenopolis: 21. yüzyılın sonunda gerçekleşeceği tahmin edilen tamamıyla şehirleşmiş bir dünyayı veya evrensel şehri tanımlamak için kullanılan terim.
  • erişilebilirlik: Ürünlerin, hizmetlerin veya mekânların engelliler tarafından kullanılabilecek şekilde tasarımı. Bir şehirdeki hizmetlere, faaliyetlere ve destinasyonlara erişim kolaylığı.
  • etki alanı: Bir şehrin çevresinde yer alan, onun ürettiği mallardan ve hizmetlerden yararlanan büyüklü küçüklü tüm yerleşmeleri kapsayan ve merkezdeki şehrin önemi oranında sınırları genişleyebilen ekonomik alan.
  • gecekondu: Özellikle azgelişmiş ülkelerde, kırsal bölgelerden şehirlere gelen yoksul ya da dar gelirli ailelerin şehir planlarına ve yapı kurallarına aykırı olarak genellikle kamu arazisi üzerine yaptıkları, küçük, derme çatma barınak.
  • geleneksel şehir / Sanayi öncesi şehir: Seri üretimin ve kapitalist birikimin henüz gerçekleşmediği, birincil sosyal ilişkiler, dini inançlar ve zanaat temelinde örgütlenen, çoğunlukla yürüme mesafesinde büyüklüğe sahip şehir.
  • geridönüşüm: Yeniden değerlendirilme imkanı olan atıkların çeşitli fiziksel ve/veya kimyasal işlemlerden geçirilerek ikincil bir ham maddeye dönüştürülerek tekrar üretim sürecine dahil edilmesi.
  • göç: Ekonomik yoksulluk, toplumsal fırsatların azlığı, siyasal çekişmeler ya da savaş, kıtlık, doğal afet gibi çeşitli nedenlerle, bireylerin, ailelerin ya da toplulukların, çalışmak ve daha iyi yaşam koşulları bulmak umuduyla bir yerden başka bir yere giderek kalıcı ya da geçici olarak yerleşmeleri.
  • göçmen: Daha iyi geçim koşulları bulma umudu ya da siyasal nedenlerle kendi ülkesinden başka bir ülkeye göç eden, orada yerleşen kimse.
  • güzel şehir akımı: Şehir merkezlerinin anıtsal eserlerle süslenmesi ve güzelleştirilmesine önem veren, 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başlarında Kuzey Amerika’da ortaya çıkan şehircilik hareketi.
  • hareketlilik: İnsan, mal, hizmet ve bilginin zaman içerisinde yer ve konum değiştirmesi
  • hava kirliliği: Şehirleşme ve sanayileşme sonucunda, insanların ısınma, taşınma ve öteki etkinlikleri sebebiyle, toz, kül gibi katı parçacıklarla yoğun is ve dumanın havaya karışması sonucu, hava içindeki, insan sağlığı için sakıncalı maddelerin oranının yükselmesi. Teknik olarak havadaki partiküller maddelerin ve sülfür gibi zehirli gazların artması.
  • hemşeri: Bir şehirde doğmuş, büyümüş ya da yaşamış olan, o şehirle kişiliği arasında tarihsel, kültürel, duyusal bağlar bulunan, bu kimlikle kimi şehir haklarından yararlanma hakkı kazanmış olan ve aynı zamanda yaşadığı şehre karşı kimi toplumsal sorumluluk ve yükümlülükler altında olan, mekanla ve birlikte yaşadığı kişilerle duygusal bağa sahip kişi.
  • ızgara plan: Eski Mısır ve Mezopotamya şehirlerinin biçimlerinden esinlenen, Yunan ve Roma şehirlerinin imar planlarıyla bu geleneği benimsemiş bulunan ve çağdaş şehir tasarlamasında da kullanılan şehir planı. Bir şehri, merkezden dışarıya dörtgen yapı adalarına bölmeyi amaçlayan, havadan bakıldığında, birbirini dik açılarla kesen ve birbirine paralel yolların oluşturduğu bir ızgaraya benzeyen şehir biçimi.
  • iç göç: İnsanların daha iyi toplumsal-ekonomik olanaklar ya da güvenlikli yaşam koşulları bulmak için, bir ülke içinde bölge, şehir, kasaba ve köy gibi yerlerin birinden ötekine yerleşme amacıyla yaptıkları göç.
  • imar planı: Şehir ya da kasaba halkının sağlığını korumak, toplumsal ekonomik ve kültürel gereksinmelerini, iyi yaşama düzenini, çalışma koşullarını ve güvenliğini sağlamak amacıyla ülke, bölge ve şehir verilerine dayanılarak oturma, çalışma, dinlenme ve ulaşım gibi kentsel işlevler arasında denge kurup varsa kadastro durumunu belirtilen haritalar üzerinde toprak parçalarının kullanım biçimlerini ve başlıca bölge tiplerini gösteren, tüzel değeri olan kamusal ve hukuki olarak onaylanmış resmi belge.
  • imar: Bir yeri geliştirip güzelleştirme, yaşama koşullarını uygunlaştırma, iyileştirme ve bayındır duruma getirmek.
  • insan ölçeği: Yapı kümelerinin ve şehirlerin, insanların estetik beğenilerini okşayacak boyutları aşmamasını salık veren şehircilik ilkesi.
  • İslam şehri: İslami öğretinin yönlendirmesiyle oluşan kurumsal yapı, sosyo-ekonomik düzen ve mekânsal organizasyona sahip şehir.
  • istatistiki bölge: Bölgesel istatistikleri toplamak, sosyo-ekonomik analizler yapmak ve topluma yönelik bölgesel politikaların çerçevesini çizmek amacıyla oluşturulan, bir veya birden fazla şehri içine alan bölge.
  • iyi şehir: Sakinlerine uygun fiyatlı konut ve sağlık hizmetleri, yeterli ücretli istihdam ve yeterli sosyal hizmet sağlayan, iyi bir yönetişime ve aktif / özerk bir sivil topluma sahip şehir.
  • iyileştirme: Bir yerleşim yerinin tümünün ya da bir bölümünün, yıpranmış ya da oturulmayan eski yapıların, değişen gereksinimleri karşılayacak biçimde onarılarak yeni bir işlevle yaşama katılmasının sağlanması.
  • kale şehir: Dış saldırılara karşı korunmak için kale duvarlarıyla çepeçevre sarılmış, savunmayı kolaylaştırmak amacıyla yüksek yerlerde kurulmuş eski şehir.
  • kamulaştırma: Devlet ya da kamu tüzel kişilerinin, kamu yararının gerektirdiği durumlarda, karşılıkları ödenmek koşuluyla özel mülkiyette bulunan taşınmaz mallara yasada gösterilen yöntemlere göre el koyması.
  • kamusal katılım: Bir yerel topluluğun üyelerinin, yaşadıkları çevreyi etkileyen politika ve kararların oluşturulmasında görev almalarını, planlama organlarının karşı karşıya bulundukları seçenekler hakkında görüş belirtmelerini sağlayan süreç ve makanizmalar.
  • kasaba: Bir bölüm şehir hizmetlerini kamuya sağladığı halde, kırsal özelliklerini tam olarak yitirmemiş bulunan küçük yerleşim yeri.
  • kent çevrebilimi (urban ecology): Kentsel nüfusun sınıfsal konumlarına ya da etnik kökenlerine göre uzamsal dağılımını, biyolojiden türetilen ilkelere göre açıklayan ve 1920’lerde Chicagolu toplumbilimcilerin öncülüğünü yaptıkları bilim dalı.
  • Kent formu: Şehirdeki üst ve altyapıların mekânsal izdüşümü.
  • Kent makroformu: Şehir formunun eriştiği nihai sınır.
  • kentsel alan: Çekirdek bir şehir ve etrafında ona entegre olmuş olan bölge.
  • kentsel ayrışma: Kendiliğinden, zorla ya da hukuksal olarak şehirdeki belirli sosyoekonomik grupları toplumsal baskılara ya da törelere uyarak, birbirlerinden soyutlayıp etkileşimlerini kesmeye yönelen toplumsal eylem, süreç ya da durum.
  • kentsel bütünleşme: Hızla şehirleşen bir yerleşim yerinde, şehre yeni gelenlerle orada oturmakta olanlar arasındaki kopukluğun ortadan kalkması, toplumsal ve ekonomik ilişkilerin gelişmesi; yeni gelenlerin, şehrin bir parçası durumuna gelmesi süreci.
  • kentsel büyüme: Bir şehrin, bir ya da birkaç merkez çevresinde, bir imar planına göre ya da plansız olarak, nüfusça ve alanca büyümesi.
  • kentsel büzüşme: Kasaba ve şehirlerin nüfusunda azalışın sürekli hale gelmesi.
  • kentsel dayanıklılık: Bir şehrin ekonomik ve sosyal değişim ve bozulmalarla baş edebilme yeteneği.
  • kentsel dönüşüm: Belediyelerce, şehrin yıpranan, eskiyen, özelliğini yitirmeye yüz tutmuş ya da güvenlik riski taşıyan bölgelerdeki yapıların şehrin gelişimine uygun olarak yeniden yapım ya da özüne uygun biçimde yenilenerek, bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve toplumsal donatı alanları oluşturulması; doğal afet risklerine karşı önlemler alınması; şehrin tarihsel, kültürel dokusunun yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması amacıyla gerçekleştirilen eylemlerin tümü.
  • kentsel gelişme: Bir ülkede, kentsel nüfusun artması, şehirlerin çoğalması ve bayındır duruma gelmesi.
  • kentsel genişleme: Bir şehrin, eskiden çizilmiş sınırları içine sığmayarak, yeni ve daha geniş sınırlar gerektirecek biçimde yaygın bir yerleşme yapısı kazanması.
  • kentsel kalkınma: Şehirlerin ekonomik yapılarını güçlendirmek ve yaşam standartlarını yükseltmek için uygulanan politikalar.
  • kentsel koruma: Şehirlerin tarihsel ve mimari değerleri yüksek yapıt, anıt ve doğal güzelliklerinden gelecek kuşakların da yararlanması için, onların bakım ve onarımına ilişkin gerekli önlemleri alma.
  • kentsel yaşam kalitesi: Şehirlerde sosyal ve teknik altyapı, konut, rekreasyon gibi temel hizmetlerin sunulma düzeyinin, asgari standartların üstünde olması
  • kentsel yayılma: Kentsel alanlarda makroformun doğal çevreyi tahrip edecek şekilde sınırsız büyümesi.
  • kentsel yenileme: Kamu girişimi ya da yardımıyla yapıların iyileştirilmesi ve korunması, daha iyi barınma, çalışma ve dinlenme alanları sağlanması; şehirlerin günün değişen koşullarına daha uygun duruma getirilmesi.
  • kentsel yığılma (urban agglomeration): Şehir sakinlerinin ticaret, sanayi, tarım, hizmet ve rekreasyon faaliyetlerinin ve bunların gerekli kıldığı alt ve üst yapıların oluşturduğu, kırsal niteliğini kaybetmiş yerleşim alanı.
  • kırsal alan: Tarıma dayalı üretim yapan kırsal nüfusun yaşadığı ve çalıştığı alan.
  • kıyıkent: Deniz kıyısında genellikle fırtınalardan korunmuş bir yerde kurulmuş olan şehir.
  • kompakt şehir: Yüksek yoğunluklu yapılaşma, sürdürülebilir ulaşım modları ve karma arazi kullanımını temel alan, şehir topraklarının optimum kullanımını hedef alan kentsel gelişme kalıbı.
  • konurbasyon: Bir zamanlar birbirinden ayrı kentsel yerleşimlerin birleşmesiyle oluşturulan bir yerleşim alanı.
  • küresel şehir: Uluslararası ticaret, yatırım ve genel merkez operasyonlarının servis ve finansmanını sağlayan, kültürel çeşitlilik sunan ve sınır ötesi hizmet ağlarını eklemleyen düğüm noktalarında yer alan şehirler.
  • mahalle: Bir şehrin, bir kasabanın, büyükçe bir köyün, yönetim bakımından bölündüğü idari birim. Birbirini tanıyan insan topluluklarından oluşan küçük sosyal birim.
  • mantar şehir: Kurulduktan sonra olağanüstü bir hızla büyüyüp kalabalıklaşan şehir.
  • mega şehir: Nüfusu 10 milyondan fazla olan kentsel yığılmalarla meydana gelen şehir.
  • megalopolis: Asgari nüfusu 25 milyon olan, polinükleer bir biçime sahip, ancak her şehrin kendi başına bir kentsel sistem olarak kabul edilmesi için yeterli iç fiziksel farklılığa sahip olduğu bir kentsel birim.
  • merkezi iş alanı: Bir şehir içinde, genellikle merkezde ve merkezin çevresinde yer alan, üst düzey iş ilişkilerinin kurulduğu yönetim binalarının yer aldığı ve alışveriş etkinliklerinin yoğunlaştığı bölge.
  • metropol: Bir ülkenin ya da bölgenin, çevresindeki tüm kentsel ve kırsal yerleşim yerlerine ekonomik ve toplumsal yönlerden egemen olan ve genellikle ülkenin başka ülkelerle olan her türlü ilişkisinin sağlandığı büyük şehirler.
  • metropoliten alan: Ekonomik ve toplumsal yaşamın, daha çok merkezdeki şehrin etkisi altında bulunduğu sınırları iş ilişkileri ve ağları tarafından belirlenen, idari sınırları ile işlevsel sınırları her zaman çakışmayan geniş şehirleşmiş alan.
  • müreffeh şehir: Sosyal, iktisadi ve kültürel alanlarda dengeli bir şekilde gelişmiş olan şehir. Gelişmenin toplum katmanları arasında iyi bir şekilde dağıldığı şehir.
  • net göç: İçe ve dışa olan göçler sonunda, bir ülke veya şehirde nüfusta yaşanan niceliksel değişim.
  • nüfus yoğunluğu: Bir şehirde nüfusu ile yüzölçümü arasındaki nispet; kilometrekareye düşen insan sayısı.
  • organik şehir: Yirminci yüzyılın başında yaşamış şehirbilimcilerin geliştirdikleri bir kurama göre, doğması, büyümesi ve yaşamının sona ermesi bir canlı varlığınkine tıpatıp benzeyen kentsel yerleşim yeri.
  • organize sanayi bölgesi: Sanayi etkinliğini ve şehirde düzenli yerleşmeyi sağlamak amacıyla özel olarak planlanan ve imar planlarında yer verilen, sanayi kuruluşlarının ulaşım, arsa, enerji, yakıt, su, hammadde gibi altyapı ve başka gereksinimleriyle ilgili kolaylıkları bir arada bulunduran örgütlü üretim bölgesi.
  • örümcekağı şehir / ışınsal şehir: Fransız şehirbilimcisi Le Corbusier’nin önerdiği, birçok oturma biriminin kümesel bir biçimde oluşturduğu, 25 hektar büyüklüğündeki alana yayılan, şehirde yaşayanları gürültüden ve araç dolaşımından, kalabalıktan korumayı amaçlayan, bir merkezden çevreye doğru ışın gibi yayılan yolları olan şehir.
  • post-modern şehir / sanayi sonrası şehir: Sanayisizleşme ve hizmet sektörünün gelişiminin ikili yapısını yansıtan, sosyo-mekansal eşitsizliklerin derinleştiği, şehir formuna yüksek yapıların hâkim olduğu şehir.
  • restorasyon: Bir şehirdeki değerli tarihsel yapılar ve anıtları, özgün biçimlerini ve niteliklerini bozmadan onarma.
  • sağlıklı şehir: İnsanların yaşamın tüm işlevlerini yerine getirmelerinde ve maksimum potansiyellerine ulaşmalarında birbirlerini karşılıklı olarak desteklemelerini sağlayacak sosyal ve fiziksel çevreler oluşturan, bunları geliştiren ve toplumsal kaynakları sürekli olarak genişleten şehir.
  • sağlıklılaştırma: Yoksul konutlarından oluşan alanların ya da bu yerlerdeki yapıların sağlığa aykırı niteliklerinin giderilmesi.
  • sakin şehir/yavaş şehir: Yerelin ürettiği çeşitlilik ve kültürel zenginliğin, yerel üretim ve ürünlerin desteklenmesini, sosyo-mekansal çevreyi inşada yerel toplumun rolünü ön plana çıkaran şehir.
  • sanayi şehri / modern şehir: Fordist üretim ve kapitalist sermaye birikimi ile şekillenen, ikincil sosyal ilişkilerin ve bürokrasinin hâkim olduğu, şehir formunu otomobile dayalı ulaşımın şekillendirdiği şehir.
  • sit alanı: Doğal ya da insan eliyle yapılmış taşınmaz kültür varlıklarını barındıran, kendi içinde bölünmez ve ayrılmaz bir bütün oluşturan ve bütün bu özellikleriyle ilgili kuruluşların katıldığı ortak bir anlaşma uyarınca özel koruma, planlama ve geliştirme önlemleri alınan alan.
  • soylulaştırma: Orta ve üst sınıfların dar gelirlilerin yaşadığı, kent merkezlerindeki semtlere yerleşmeleri ile yaşanan kentsel değişim ve dönüşüm süreci. Mutenalaştırma, seçkinleştirme, burjuvalaştırma, nezihleştirme gibi kullanımları da vardır.
  • sürdürülebilir gelişme: Çevre değerlerinin ve doğal kaynakların savurganlığa yol açmayacak biçimde akılcı yöntemlerle, bugünkü ve gelecek kuşakların hak ve yararları da göz önünde bulundurularak kullanılması ilkesine göre sağlanacak ekonomik gelişme, sürdürülebilir kalkınma.
  • sürdürülebilirlik: Mevcut kaynakları, sosyal, ekonomik ve çevresel etkileri hesaba katarak, hem bugünün hem de gelecek nesillerin ihtiyaçlarını ve gelişimini sağlayacak şekilde değerlendirmek
  • şehir dokusu: Bir şehir bölümünün, anayollar ve ikincil yollarla bölünme, binaların ölçekleri ve birbirleriyle olan ilişki biçimleri ve boşluk-doluluk oranlarıyla ortaya çıkan özelliği.
  • şehir ekonomisi: Bir şehrin üretim, dağıtım ve tüketim işlevlerini, bunların toprak kullanımı üzerindeki etkileriyle birlikte inceleyen bilim dalı.
  • şehir kimliği: Bir şehrin özgün tarihi ve kültürel birikiminden, konumundan ve sosyal yapısından türeyen şehirde yaşayanların şehre özel bir anlam ve değer atfetmesini sağlayan özellik ve nitelikler.
  • şehir kültürü: İnsanların davranış, ilişki ve değer yargılarında, maddi ve manevi yaşama biçimlerinde, şehre özgü niteliklerin ortaya çıkmasıyla ve şehirleşmeyle oluşan kültürel form.
  • şehir merkezi: Şehrin idari merkezinin yer aldığı ve ticari faaliyetlerin yoğunlaştığı, erişilebilirliğin en yüksek olduğu kısım.
  • şehir planlaması: Yerleşim yerleri için imar planları hazırlamanın yöntemlerini inceleyen bilim dalı ve bu dalın şehrin gelişmesine uygulanması. Şehirler ve kasabalar için imar planı hazırlama ve uygulama işi.
  • şehir: Yeterli bir nüfus büyüklüğüne ve yoğunluğa sahip, geçimin çoğunlukla tarım dışı faaliyetlerle sağlandığı, çevresindeki artalanı ile bir bütün olan yerleşim birimi.
  • şehirleşme: Sanayileşme ve ekonomik gelişmeye paralel olarak şehirlerin sayısının artması ve büyümesi; toplumda artan oranda örgütlenme, nüfusun şehirlerde yoğunlaşması ile birlikte iktisadi faaliyetlerde uzmanlaşma ve insanlar arası ilişkilerde yoğunlaşması.
  • tarım kenti: Köyde yaşayanların şehre göçmesine gerek kalmadan kalkındırılmasını amaçlayan, sanayi etkinlikleriyle çağdaş tarımsal etkinliğin birleştirilmesini öngören kırsal gelişme yöntemi.
  • toplu konut: Çok sayıda ailenin barınma gereksinmesini karşılamak üzere konut kooperatifi, konut yapım ortaklığı ya da konut bankaları gibi kamusal ya da özel kuruluşlarca bir bütünlük içinde gerçekleştirilen, ortak yönetimi olan büyük çaptaki konut ve yerleşme birimi.
  • toplu ulaşım: Bir şehirde, insanların yaşantılarını daha kolay sürdürebilmeleri için, kamu kuruluşlarının kurup çalıştırdığı veya çalıştırılmasını sağladıkları ulaşım sistemi.
  • uydukent: Büyük şehirlerin yükünü azaltmak için onun dışında kurulan, yönetim ve ekonomik etkinlikler bakımından büyük şehre bağımlı yerleşme.
  • üniversite şehri: Geleneği, eskiliği, tarihsel ünü olan üniversiteleriyle bilinen; iktisadi, sosyal ve kültürel niteliklerine bu üniversitelerin önemli katkıları olan şehir.
  • yaratıcı şehir: Vatandaşları arasında yaratıcılığı teşvik eden ve onlar için duygusal olarak tatmin edici yerler ve deneyimler sağlayan şehir
  • yaşanabilir şehir: Sakinlerine temel ihtiyaçlar ve barınma sağlamanın yanı sıra bir topluluk duygusu oluşturan, özgürce gelişme imkânı veren şehir.
  • yayalaştırma: Şehir yollarından bir bölümünün, yalnız yürünebilen yerler durumuna getirilmesi ya da imar planlarıyla yürümeye ve yürüyenlere daha geniş alanlar ayrılması işlemi.
  • yerel planlama: Bir mahallin gelişimi için bileşenlerin oluşturulması süreci.
  • yerel yönetim / mahalli idare: Merkezi yönetimin dışında, yerel halkın veya bir idari birimin ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla oluşturulan, karar organlarını halkın seçtiği yönetimler.
  • yönetişim: Bir şehirde halkın çeşitli mekanizmalar aracılığıyla yönetim ve karar süreçlerine katılımı.

* Bu sözlüğün hazırlanma sürecinde TÜBA Sosyal Bilimler Terimleri Sözlüğünden istifade edilmiştir.